By_H@cKeRo Onursal Üye
Mesaj Sayısı : 164 Yaş : 42 Nerden : her yerden aynı zamanda hicbir yerden İş/Hobiler : yönetici Lakap : By_H@cKeRo Kayıt tarihi : 15/01/09
| Konu: Türkü Sözlüğü G Perş. Ocak 29, 2009 2:02 pm | |
| Gaf: Gaflet hali. Gafil: Gaflette bulunan, ihmal eden, ilerisini düşünmeyen, dikkatsiz, dalgın. Gaflet boyağına boyanmak: Aymazlaşmak. Gaflet: Dalgınlık, aymazlık. Gafur: Gayretli, çok çalışkan. (Allah'ın adlarından biridir.) Galasan: Kalasın Galdır: Kaldır. Galmagal: Kavga, çekişme. Galmak: Kalmak. Gam: Keder, tasa, kaygı, dert. Ganad: Kanat. Gani: Zengin, varlıklı, bol, dolgun. (Allah'ın adlarından biridir.) Gapi: Kapı. Gapuvan: Kapına. Gar: Kara Gara: Kara Gargış: Kargış, ilenç. Gasavat: Kasavet, tasa, kaygı. Gaş: Kaş. Gat: Birbirine tabi olmak, gizlemek. Gatığ: Katık, yağı alınmış yoğurt, lor ve benzeri yiyecekler. Gavga: Kavga, çekişme, uyuşmazlık. Gaya: Kaya. Gayı: Kaygı, tasa. Gayıtmak: Dönmek, geri dönmek. Gaymağ [kaymah] : Kaymak. Gaz [kaz]: Kaz. Gazel: Kuru yaprak, kuru güz yaprağı. Gazınan: Kaz ile. Geçende: Geçerken. Geçerem: Geçerim. Geçmek: Geçmek. Gede: Yoksul. Gedir: Gider, gidiyor. Gelek: Gelelim, gelelim ki. Gelem: Kalem. Gelende: Gelince, geldiğinde. Gelininen: Gelin ile. Geliptir: Gelmiştir, geliyor. Gelirem: Gelirim, geliyorum. Gelmir: Gelmiyor. Gelmişem: Gelmişim. Gemgin: Gamlı, üzüntülü. Gen: Geniş. Gence: Azerbaycan'da, Kuzey Kafkasya Dağları eteğinde bir yerleşim birimi. Rusça adı Kirovabad ya da Elisavetpol olan şehir. Leyla ile Mecnun, Husrev ile Şirin gibi halk öykülerini ilk kez mesnevi tarzında yazan büyük ozan Genceli Nizami'nin doğduğu yer. Ger I: Eğer . Ger II: Geniş. Gerden: Gerdan. Vücudun omuzla baş arasında kalan bölümü, boyun. Gergef: Üzerine nakış işlemek için kumaşın ya da bezin gerildiği çerçeve, germe çerçevesi. Geri: Geri, ileri karşıtı. Gest ü güzar: Gezme, gezip tozma. Geşt: Gezme, dolaşma, seyretme. Getmek: Gitmek. Gevher: Elmas, değerli taş, bir şeyin aslı, özü, mücevher, ince. Gevher-i kan: Cevher madeni, kaynağı. Geymek: Giymek. Gezel: Kuru yaprak, kuru güz yaprağı. Gezişen: Gezişine, gezinişine. Gıl (Gıll): Düşmanlık, balçık. Gıll giş: Pislik, yanlış işler . Gılman: Bıyığı yeni bitmiş gençler, cennette hizmet gören delikanlılar Gış: Kış. Gıya bakmak: 1. Alıcı gözle bakmak. 2. yan bakmak. Gız: Kız. Gızıl: İran altını, altın para. Gızıl: Kızıl, parlak kırmızı renk Gidegin: Gidelim. Gidek: Gidelim. Gidim: Gideyim. Gine: Yine. Giriban: Yaka. Giriftar: (Giriftar olmak) Tutulmak, yakalanmak. Giriftar: Uğramış, tutulmuş. Girmişem: Girmişim. Giyiniptir: Giyinmiştir. Gizlenbeç: Saklanbaç. Gocalığ: Kocalık, ihtiyarlık. Golbağ: Bilezik. Gonçe: Gonca, gül goncası. Gor: Mezar, sin. Gora: Koruk, üzüm. Gorhana: Anıt mezar, türbe. Goşa: Çift, iki. Govun: Kavun. Goynuvan: Koynuna. Göçüz: Göçünüz. Gög: 1 .Gökyüzü. 2.Yeşil, yemyeşil. Göge: Gökyüzüne. Gögerçin: Güvercin. Gögl: Gönül. Gögnü: Gönlü. Gögnümü: Gönlümü. Gögül bendinin açılması: Gönlün erinçle dolması, sevdalanmak. Gönen: Nem. Gönenli Göl: Hikayede ve şiirde geçen bir göl. Gönül bendi: Gönül bağı, sevgi. Gör hanı-gör hani: Özlem, sitem bildirir soru. Göster nerde, göster nerede? Görceğin: Görünce. Görek: Görelim. Göresiz: Göresiniz. Görset: Göster. Görünmürsen: Görünmüyorsun. Gösgü: Göksü. Gövce maş: Yeşil mercimek. Gövel: 1 .Yeşil-mavi karışımı renk. 2.Erkek yabanördeği. Göy: Gök, gökyüzü. Göyçek: Gökçek, güzel. Göynü: Gönlü. Göynüm: Gönlüm. Göynüme: Gönlüme. Göynümü: Gönlümü. Göynünde: Gönlünde. Göz tüşmek: Göz takılmak, Sevdalanmak, aşık olmak Gözel: Güzel. Gözeller: Güzeller. Gözlerimnen: Gözlerimden. Gözümm: Gözümün. Gucma: Kucaklama, sarılma eylemi. Gulam: Köle, esir. Gurap: Karga. Gurban: Kurban. Gussalanmak: Tasalanmak. Güftar: Söz. Güher: Mücevher . Gül misali: Gül benzeri, güle nisbet. Gülam: Köle. Güleş: Güreş. Güli: Gülü. Gülistan: Gül bahçesi. Gülşan: Gülşen, gül bahçesi. Gülümi: Gülümü. Gülünmez: Gülmez, gülemez. Gülüptür: Gülüyor, gülmüştür. Güman: 1.Umut. 2.Kuşkulu umut, ikircim. 3.Bilgi. Güman: Şüphe, zan, sanma, sezme. Güne: 1.Güneş alan yer, güneşli yer. 2.Yer adı. Günevi: Güneşin doğduğu yer, doğu yönü. Günü yetmek: Günü, zamanı gelmek. Günüz: Gündüz. Güruh u Naci: Kurtulmuş topluluk. Gürülenmek: Artar biçimde alazlanarak yanmak, harlanmak. Güvah: Şahit, delil, tanık. Güz: Sonbahar. Güzar: Dolaşma, gezinti
| |
|