By_H@cKeRo Onursal Üye
Mesaj Sayısı : 164 Yaş : 42 Nerden : her yerden aynı zamanda hicbir yerden İş/Hobiler : yönetici Lakap : By_H@cKeRo Kayıt tarihi : 15/01/09
| Konu: Türkü Sözlüğü T Perş. Ocak 29, 2009 1:51 pm | |
| Tağ: Kavun, karpuz gibi bitkilerin gövdeleri ve yerde kayılan kolları, dalları¬. Taharetsiz: Temizlenmemiş, pis. Tahayyüm: Acıma, rahmet kılma. Tahayyür: Hayale getirme, hayalde canlandırma. Tahça: Duvar rafı, duvara çakılmış kapaksız küçük dolap. Tahir: Temiz. Taht-ınan: Taht ile, tahtla. Talak: Boşama. Talan: Yağma. Talanmak: Yağmalamak, yağma edilmek. Talip: İstekli. Talip: İsteyen, istekli, öğrenci, bağlı olan. Tam taşı: İşaret taşı. Tama: Hırsla isteme, aç gözlü. Tamaşa: Temaşa, seyretme, hoşlanarak bakma. Tamu: Cehennem. Tamu: Cehennem. Tan etmek: Hoş görmemek, kötülemek, yermek, ayıplamak. Tan: Güneş doğmadan önceki alaca karanlık. Tana: Susuzluktan yanmak. Tanış: Tanıdık kimse, bildik. Tanışak: Tanışalım. Tan-yıldızı: Gün doğmadan önce doğu gözeriminde görülen parlak yıldız, Çoban yıldızı. Kervanyıldızı, Çulpan, Venüs. Tapşırırsa: Söylerse, bildirirse. Tapşırmak: 1. lsmarlamak. 2.Emanet etmek. 3. Söylemek, ad söylemek. Tarayı tarayı: Taraya taraya. Tarhun: Yenilebilen ve hekimlikte kullanılan güzel kokulu bir bitki; tuzla otu. Tariflemek: Tanımlamak. Tarikat: Yol manevi yol, usul, tarz. Tarlan: Doğan. Sarıya çalgın renkli, iri pençeli doğan. Tartılım: Tartılayım. Tay: Denk eş. Taya: Dadı, süt anası. Tecdid: Yenileme, yeniden yapma. Tecella: Tur Dağı'nda Tanrı'nın Musa'ya görünüşü. Teferrüc: Fikretmek, düşünmek, fikri harekete getirmek. Tehi dest: Eliboş, züğürt. Tek: Gibi. Tekebbür: Kibirlenmek. Kendini büyük görmek. Tekebbürlük: Kibirlenme, büyüklük taslama. Tekin: Gibi. Telef olmak: Yok olmak, ölmek. Telli durna: Turna, telli turna. Telli: 1 .Kadın adı olarak, 2. Sorguçlu kimi kuş türleri için kullanılır. Temaşa: Gezme, bakıp seyretme. Temenna: Eli alnına götürerek selamlama işareti yapma. Tene: Tane. Ter: Yeni, taze. Tercüman: Kurbanlık koyun. Terezi: Terazi. Terkini: Belli bir saatte ve yerde buluşma için sözleşme. Terlan yiyenni: Terlan yiyenli. Doğandan daha yırtıcı avcı kuş. Terlan-terlen: Sarıya çalgın renkli, iri pençeli doğan. Terliyip: Terlemiş. Tevekkül: İşi Allah'a bırakıp kadere razı olma. Tevür tevür: Biçim biçim, her halinle. Tezbahar: 1. İlkbahar. 2. Erken gelen bahar. Teze: Taze, yeni. Tezelenmek: Yenilenmek. Tezelenmek: Yenilenmek. Tezkin: Teşbih etmek, benzetmek. Tezze: Taze, yeni. Tezzele: Tazele, yenile. Tıfıl: Küçük çocuk. Tığ-ı müjgan: Sevgilinin kaşları ve kirpikleri. Tırıntaz: 1. Tirendaz ''tir-endaz'', ok atıcı. 2. Uyumlu giyinmeyi huy edinmiş kimse. 3. Çok temiz kimse. Timar: Sağaltma, iyileştirme. Tir I: Benzer, denk eş. Tir II: Ok. Tomur olmak: Tomurmak, tomurcuklanmak, kabarmak. Tomur salmak: Tomur sürmek, tomurcuklanmak, filizlenmek. Tomur: Kabartı, ağaç ve asmalardaki filiz kabartıları. Tor: 1. Ağ, tuzak, kapan. 2. Acemi, toy, bir işi yapmakta becerisi olmayan. Tora ilişmek: Ağa takılmak, tuzağa düşmek. Tora salmak: Tuzağa düşürmek. Tovuz: Tavus kuşu. Toy I: Şölen, düğün. Toy II: Toy kuşu, iri ya da orta boylu, tüyleri kızıl ve esmer benekli bir av kuşu. Toygun: Ak ve çakır renkli doğan. Toy tamaşa: Eğlence, düğün dernek. Toylak: Toy Kuşu. Toylu tamaşalı: Eğlenceli, düğün dernekli. Tozarmak: Toz kalkmak. Tozmak: Gezmek, salınarak dolaşmak. Tozumak: Tozarmak, tozu kalkmak. Tozuyan: Tozaran. Töhmet: Karaçalma, suçlama. Tökmek: Dökmek. Töküp: Dökmüş. Tuba: Cennette bulunan ve kökü göklerde, dalları aşağıda olan ağaç. Tuğ: Başlangıçta Türklerce kutsal sayılan ve kutas-kotas adı verilen Tibet öküzünün, sonraları atın kuyruk kıllarından yapılan sembol, hükümdarın verdiği saygınlık belirten sorguç. Tuğu terlen [terlan-tarlan]: Başında uzun tüyleri olan, sarıya çalgın renkli, iri pençeli avcı kuş; tuğlu doğan. Tumaşa: Temaşa, seyretme. Tun: 1.Köşe, bucak; gizli yer. 2.Yön, semt. Tundan tuna atmak: Diyardan diyara sürüp dolaştırınak, bahtsızlığa uğratmak. Tundan tuna: Uzak yerlere, felaketten felakete. Tur Dağı: 1.Bir dağ adı. 2.Dinsel inanca göre Tanrı'nın Musa'ya yüzünü yansıttığı dağ. Turab: Türap, toprak. Turabınnan: Türabından, toprağından. Turan: Eski İranlılar tarafından Türk ülkesine verilen ad; Orta Asya. Turap: Toprak. Tuş gelmek: Karşılaşmak, görünmek. Tutam: Tutayıın. Tutuban: Tutarak. Tutum : Tutam, demet, deste. Tutum: Tutayım. Tüg: Tiiy, telek. Tümen. 1. İran para birimi. 2. İran'da binlik altın. 3. On bin. Türki: Türkçe. Türk milletine has. Tütün: Duman, gönül yanığının dumanı | |
|